Anton Webern'e göre Yeni Müziğin tanımı düşünülebilecek en büyük bütünlük
"Webern, Webern'in kim olduğunu biliyor muydu acaba?" diye soran Stravinsky ile birlikte, Boulez ve Stockhausen gibi genç besteciler tarafından 50'li yıllarda yeniden keşfedilene dek, Webern'i -Schönberg'in gölgesinde kalmış o dâhi besteciyi- çok az kişi tanıyordu. Oysa, dizisel tekniğin ana esin kaynağı sayılan Webern, çok iyi bir müzik tarihçisi olmasının yanı sıra, -Schönberg'in bir "gizli bilim" dediği- 12 nota müziğini -Yeni Müziği- tam anlamıyla bilen sayılı kişilerden biriydi. (Mann'ın Doktor Faustus romanı eleştirirken Schönberg'in dediğine bakılırsa, Yeni Müziği Berg ile Webern dışında kimse bilmiyordu.) Ayrıca Adler'in ruhçözümlemesinden geçmiş, ilk basılı kompozisyonu "Der blaue Reiter" almanağında yayımlanmış birisiydi Webern. Kraus'un, Kokoschka'nın ve tabii Wittgenstein'ın Viyana'sında sanat, bilim ve felsefe üretiminin nasıl "geniş bir kültürel matriks içinde" gerçekleştirildiğinin somut bir örneğiydi. (Webern'in "susmanın sınırındaki müziği" ile Tractatus arasında karşılaştırmalar yapıldığını biliyoruz örneğin.)
İşte "Yeni Müziğe Doğru" böylesine yetkin bir ağızdan, "meslekten olmayanlar" için verilmiş 16 desten oluşan küçük bir kitap. Webern fazla teknik bir jargona ya da felsefe terminolojisine başvurmadan -sanat sosyolojisine hiç girmeden- açıklıyor yeni müziği. Temel ilkesi "anlaşılabilirlik" olduğu için de bu işi bayağı iyi yapıyor.
Müzikteki değişimi de, daha anlaşılabilir olma çabası olarak görüyor Webern. Anlaşılabilirlik, ancak "bütünlük" ile olacağı için, hep daha ileri bir bütünlük yaratmak gerekiyor. Webern'e göre, Yeni Müziğin tanımı da bu: "Düşünülebilecek en büyük bütünlük"...
Webern'in yeğlediği bu açıklamanın, 19. yüzyıl doğa felsefesi ile organik tarih anlayışına -genelde tekcilik'e (monizm)- çok şey borçlu olduğu hemen anlaşılıyor. (Müziği "işitme duyusuyla ilgili doğa yasası olarak tanımlayışı da bunun bir sonucu.) Webern için her şey -tek bir nota bile- önemli; ama doğrusu "gizli yasalar" her zaman var. Kuşkusuz bunlar, yaşamının son yıllarında giderek artacak olan "doğa mistisizmi"nin, "sayı fetişizmi"nin de ilk izleri...
Nazi eleştirisine karşı
Asıl ilginç olan, kitabın satır aralarında, Nazi eleştirilerine karşı, yeni müziği savunmanın kaygısının hep hissediliyor olması. "Her şey sanki Alman ruhuna yabancı ve ona karşıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor" diye yakınan Webern, sanıldığı kadar devrimci, aşırı biri olmadığını kanıtlama çabası içinde. Düzene ve geleneğe bağımlılığını gösterirken, kuşkusuz biraz da yeni kompozisyon ilkelerine tarihsel bir meşruluk kazandırma amacı taşıyor. Bu yüzden de, 12 nota müziğinin, o "büyük dönüşüm"ün, sadece zorunlu, küçük bir adım, "doğanın sunduğu malzemenin sürekli yayılan zaferi" olduğu sonucuna varıyor. (Webern'in, Brahms ile Wagner'i öne çıkarması da, Yeni Müziği Alman kompozisyon geleneğine bağlama çabasının bir ürünü mü acaba?)
Cesur ve suçlu
Sözü getirmek istediğim yer, o ünlü "Sanatçı yaptığını açıklayabilir mi?" sorusu. Örneğin Adorno, Webern'in müziğinde öznel ifadelerinen saf biçimde bulunduğunu, nerdeyse tarihsiz, mutlak bir şiire ulaşıldığını söylerken, Webern'in kendisi -alçakgönüllü bir zanaatkâr tavrıyla- "sürekli denetim"den ya da formların olduğu gibi kaldığndan söz edebiliyor. Bir kez daha görüyoruz ki, ne kadar "sağlam bir bakış"a sahip olursa olsun, sanatçının kendi açıklaması hiçbir zaman "en iyisi, en doğrusu" olmak zorunda değil; çünkü Nietzsche'nin belirttiği gibi, bir "olgular dünyası"nda değil, birbiriyle yarışan yorumlar dünyasında yaşıyoruz artık. Ama sanatçının farklılığını anlamak için, bu açıklamalar dolaylı ve dolaysız pek çok ipucu sunabiliyor bize. Bugün, Webern'in ne kadar cesur ve ne kadar suçlu olduğunu, kendisinden çok daha iyi değerlendirebiliyoruz örneğin.
Sonuç olarak, "Yeni Müziğe Doğru", 12 nota müziğini "öğrenme"nin dışında sırf bir sanatçının sesine kulak vermek için de okunabilecek, az bulunur özgünlükteki kitaplardan biri.
Necmi Zekâ, Cumhuriyet, 30 Ekim 1986
Yeni Müziğe Doğru kitabını incelemek için tıklayın.