
Depresyon, insanlığın karşı karşıya kaldığı en
yıkıcı psikopatolojilerden biridir. Son yıllarda
yapılan yoğun klinik ve temel bilimsel çalışmalar,
depresyonun etiyolojisi ve tedavisiyle ilgili zaman
içinde ortaya çıkmış olan bazı dogmatik
yaklaşımların geçerliliğini sorgulamaya başlamıştır.
Örneğin, depresyonun yalnızca insanlarda görülen
bir patoloji olduğu görüşü özellikle son yarım
yüzyılda hayvanlarla yapılan çalışmalar sonucunda
çürütülmüştür.
Depresyonla ilgili diğer bir dogma da, patolojinin
etiyolojisi ve tedavisinde bedenden ve duyulardan
kaynaklanabilecek katkıları büyük ölçüde göz ardı
eden beyin ağırlıklı merkezci bir yaklaşımın
benimsenmiş olmasıdır.
Bu kitap bu katı dogmatik yaklaşımlardan
uzaklaşarak depresyonun beyinden kaynaklansa
da sadece beyinle ilgili olmadığını somut bilgilerle
savunan duyumotor görüşünü öne sürmektedir.
Kitapta ayrıntılarıyla ele alınan duyumotor
yaklaşımı, duygudurum ve depresyonun beş duyu
sistemi (görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma)
ve hareket (motor) sistemi aracılığıyla köklü bir
biçimde etkilenebildiğini (teknik deyimiyle modüle
edilebildiğini) göstermekte ve bu görüşün
depresyona ilişkin kapsayıcı teorik ve klinik bir
yaklaşım için gerekli olduğu vurgulanmaktadır.
Kitapta beş duyu ve motor sistemini (duyumotor
sistemini) uyarmanın uyarım parametrelerine bağlı
olarak duygudurumu ve depresyonu hem
iyileştirme hem de ağırlaştırma potansiyeli olduğu
ayrıntılı bir biçimde belgelenmektedir Ayrıca
depresyonun duyumotor sisteminde periferden
kaynaklanan uyarımı olumsuz şekilde
etkileyebileceği gösterilmektedir.
Depresyon, insanlığın karşı karşıya kaldığı en
yıkıcı psikopatolojilerden biridir. Son yıllarda
yapılan yoğun klinik ve temel bilimsel çalışmalar,
depresyonun etiyolojisi ve tedavisiyle ilgili zaman
içinde ortaya çıkmış olan bazı dogmatik
yaklaşımların geçerliliğini sorgulamaya başlamıştır.
Örneğin, depresyonun yalnızca insanlarda görülen
bir patoloji olduğu görüşü özellikle son yarım
yüzyılda hayvanlarla yapılan çalışmalar sonucunda
çürütülmüştür.
Depresyonla ilgili diğer bir dogma da, patolojinin
etiyolojisi ve tedavisinde bedenden ve duyulardan
kaynaklanabilecek katkıları büyük ölçüde göz ardı
eden beyin ağırlıklı merkezci bir yaklaşımın
benimsenmiş olmasıdır.
Bu kitap bu katı dogmatik yaklaşımlardan
uzaklaşarak depresyonun beyinden kaynaklansa
da sadece beyinle ilgili olmadığını somut bilgilerle
savunan duyumotor görüşünü öne sürmektedir.
Kitapta ayrıntılarıyla ele alınan duyumotor
yaklaşımı, duygudurum ve depresyonun beş duyu
sistemi (görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma)
ve hareket (motor) sistemi aracılığıyla köklü bir
biçimde etkilenebildiğini (teknik deyimiyle modüle
edilebildiğini) göstermekte ve bu görüşün
depresyona ilişkin kapsayıcı teorik ve klinik bir
yaklaşım için gerekli olduğu vurgulanmaktadır.
Kitapta beş duyu ve motor sistemini (duyumotor
sistemini) uyarmanın uyarım parametrelerine bağlı
olarak duygudurumu ve depresyonu hem
iyileştirme hem de ağırlaştırma potansiyeli olduğu
ayrıntılı bir biçimde belgelenmektedir Ayrıca
depresyonun duyumotor sisteminde periferden
kaynaklanan uyarımı olumsuz şekilde
etkileyebileceği gösterilmektedir.