Derin bir sessizlikte...
Ünlü İtalyan gazeteci Tiziano Terzani, kanser olduğunu öğrendiğinde henüz 59 yaşındaymış. Hayatı hiç durmadan seyahat ederek, dünyanın her bir köşesinden haber yollayarak geçmiş bu adam hastalığını öğrenince yeni bir hayat kurması gerektiğini düşünüyor. Böyle bir şokla karşılaşan her insan gibi, bir suçlu aramış Terzani de ve sonunda stresli işini, sanayileşmiş beslenme şeklini, insan doğasına aykırı toplum düzenini, kısacası hayat tarzını suçlu buluyor. Kendisine yeni bir hayat kurma serüvenini Atlıkarıncada Bir Tur Daha adlı otobiyografik kitabında anlatmış.
Terzani yıllar boyunca Uzakdoğu ülkelerinden Batı'ya haber yollamış bir gazeteci. Pekin, Yeni Delhi, Tokyo, Hong Kong, Singapur, Bangkok'ta uzun yıllar yaşamış; bir ayağı doğup büyüdüğü Floransa'da olmasına rağmen, o sadece Doğu'nun siyasi gelişmelerine değil, doğu dinlerinin ruhsal yapısına da ilgi duymuş. Bu yüzden hastalığnı öğrenince yeni bir hayat kurma düşüncesi onu yine Doğu'ya götürmüş.
İçsel Yolculuk
Tiziano Terzani, tedavi sürecini içsel bir yolculuk şeklinde yaşıyor ve kitabında bu yolculuğu anlatıyor. Yedi yüz sayfalık kitabın bölümlerini de bu yolculuk sırasında yaşadığı yerlere göre ayırmış. Floransa'da evinde hastalık tanısı konulduktan sonra ilk durak New York oluyor. Ne denli Doğu mistisizmine meraklı olursa olsun, 1997'de o yıllarda dünyanın en gelişmiş kanser tedavisini sunan New York'ta bir hastaneye yatıp kemoterapiye başlıyor.
Kemoterapiyle değişen ve farklı şekil alan bedeniyle beraber başlıyor ruhsal değişimler de. Randevulaştığı yakın bir dostunun onu sokakta tanımaması, bu değişimin ne denli kökten olduğunu anlamamızı sağlıyor. New York deneyimlerini anlattığı bu sayfalar kitabın en uzun bölümü. Burada gözü dönmüş tüketim toplumunun zaaflarını anlatıyor yazar. New Yorklularla ilgili betimlemelerini fazla önyargılı bulsam da, Amerikan toplumu eleştirisi olarak, dünyanın en fazlakanserli hastasının olduğu bu ülkenin yaşam biçimi ile ilgili birçok gerçeği de dile getirdiğini söylemek gerekir. Ayrıca bu bölümde Batılı bilimadamlarının alternatif tıpla ilgili görüşlerini de anlatmış yazar.
Kemoterapi tedavisini tamamladığında doktoru ona üç ay süre veriyor. Üç ay sonra New York'a geri dönmek üzere çıktığı yolculukta birinci durağı Hİndistan. Anlayışlı karısı onun bu yolculuğu yalnız başına yapması gerektiği gerçeğini kabul edip çocuklarıyla Floransa'da kalıyor. Terzani de Central Park'a bakan, kapısının önünde smokinli bir güvenlik görevlisinin beklediği lüks dairesinden çıkıp Delhi'nin ortasında eski, yıpranmış ve evin önünüü kendine ahır yapmaya kararlı bir ineğin olduğu bir apartmanda buluyor kendini.
Kitabın bundan sonraki birkaç bölümü Hindistan, Tayland, Hong Kong, Filipinler'de geçiyor ve reiki, yoga, tarot, astroloji, çi gong kursalıra gidip bazı guruların aşramlarında yaşamaya başlıyor. Bu dönemde çok lüks bağırsak temizleyen detoks spa'larına da gidiyor. Bazıları içtenlikle onu iyileştirmeye çalışanlar, bazıları da işi tüccarlığa dökmüş şarlatanlar.
En uzun zamanı Hindistan'ın kadim otlarla iyileştirme sanatı Ayurveda uzmanlarının yanında geçiriyor. Sonunda kemoterapi tedavisiyle bağdaşmayan hiçbir kimyasal ya da doğal ilacı kullanmamaya karar veriyor. Bu karar, kitabın önemli bir teması olarak sık sık tekrarlanıyor. Bu konuda çok rahat değil, bu davranışıyla ilgili viicdanının rahat olmadığını da sıklıkla söylüyor.
Mikabın belki en ilginç noktası da burada yatıyor. Terzani aslında inançlı biri değil. Katolik bir ailede büyüyor fakat kendisini bir Hıristiyan olarak görmüyor. Doğu mistisizmine hayatı boyunca ilgi duyuyuor fakat içten bir inanma değil, sadece bir gazeteci olarak ilgi duyduğunu anlıyoruz, çünkü Hindistan ve Tayland'da karşılaştığı 'doktor'lara karşı şüpheci olabiliyor. Doğulu iyileştirici kişilere karşı inancıolmadığı halde önerilen her yere gidiyor her şeyi deniyor.
Kitapta özellikle küçük hikâyelerin anlatıldığı bölümler çok hoş. "Bİr gün bir adam dişçiye gider..." Ya da "bir aslanla kurt karşılaşır..." gibi başlayan doğu bilgeliğinin hikâyeleri bunlar. "Rüyasında kelebek olduğunu gören bir keşiş mi yoksa rüyasında bir keşiş olduğunu gören bir kelebek mi olduğu" gibi çok bilinen Taoizm öyküleri olduğu gibi, bazıları da bu yolculuğu sırasında duyduğu hoş öyküler. İnsanın kendi sınırlarını ama bilgeliğin sınırsızlığını anlamasına yarayan bu öyküler kitaba mistik hava kazandırıyor. Ayrıca Terzani yıllar içinde gazeteci olarak hem tanıdığı hem de uzaktan takip ettiği Dalai Lama, Kofi Annan, Gandhi gibi bir çok bilge adamın hayat felsefesini de yansıtıyor satırlarına.
Okumaya başlamadan önce Doğu'nun alternatif tıp yöntemlerine sıcak bakan birinin ağzından anlatılan kitaplardan biri olduğu sanılabilir, fakat Terzani sadece çok yakından tanıdığı Doğu felsefesinin tüm yöntemlerini listeliyor. İçmediği Ayureda ilaçlarını şöyle dile getiriyor: "... Zihnim bu ilaçları içecek miyim diye soruyordu ama içimden bunu asla yapmayacağımı biliyordum. Artık kökenini kesin olarak bildiğim o koku yüzünden değil içtenlikle inanmadığım için yapmayacaktım bunu. Çünkü başını hâlâ acıklı bir tavırla avlunun köşesinde sallamakta olan o fil, beni büyülüyor, kendine çekiyordu ama benim için -belki de maalesef- her zaman bir fil olarak kalacaktı, asla bir tanrı olmayacaktı."
Bir insanın ölüme giden yolculuğunun hikâyesi hiç iç açıcı bir konu değil tabii ki, fakat bu kitap bir satırında bile ölümü düşündürmüyor. Aksine ruhsal dengesini düzene sokmaya çalışan bir adamın yedi yıl süren içsel yolculuğunu anlatıyor. Sanırım umut dolu olmasını sğalayan şey, ölümle yarışa girmemiş olması.
Sonsöz
Ölümü alt etmek üzere yazılmış çok sayıda kanser hastasının kitabından farklı olarak Terzani, sadece tedavi sürecinde karşısına çıkan, doğuda ve batıdaki sağaltıcı güçleri, doktorları, şarlatanları ayırt etmeden anlatıyor. Terzani sonuçta bir yazar değil gazeteci. Anlatı dili de gazeteciliğini öne çıkarıyor. Kitabın belki tek kusuru çok detaylı yazılmış, otuz sayfa uzunluğundaki giriş bölümünde gerisinde anlatacağı her konuy değinmiş olması. Bu yüzden kitabın geri kalanı bir tekrar okuma şekline dönüşebiliyor.
Buna sadece kitabın sonunda yer alan Himalayalar'ın eteklerinde küçük bir kulübede inzivaya çekilip yaşadığı son ayları dahil değil, geri kalan yolculuğun ana fikrinin neredeyse tamamı giriş bölümünde yer alıyor.
Asuman Kafaoğlu-Büke, Radikal Kitap Eki, 3 Ocak 2014
Atlıkarıncada Bir Tur Daha kitabını incelemek için tıklayın.