Elit fahişenin sevgilisi

19’uncu yüzyıl Paris’inin efsanevi ‘elit’ fahişesiydi Alphonsine Plesis.

Yoksul köylü kızı, kuaförde çalışırken aristokratların metresine dönüşmüş, yazar Alexandre Dumas, besteci Franz Liszt dahil pek çok ünlüyle ilişki kurmuştu. 19’unda vereme yakalanan, 23’ünde ölen elit fahişe, yazar Charles Dickens’ı bile şaşırtan matem dalgasıyla uğurlanmıştı. Dumas, Alphonsine’in ölümünün hemen ardından onun en sevdiği çiçekten esinlenip ‘Kamelyalı Kadın’ı yazdı. Ardından Giuseppe Verdi ‘La Traviata’ operasını besteledi. ‘Elit Bir Fahişenin Öyküsü’nde Alphonsine’in yaşamını, 19’uncu yüzyılın elit fahişelerini ve La Traviata’yı inceleyen müzikolog Ufuk Çakmak “Melodik zenginliği, toplum dışına itilmiş kişiye duyulan yoğun merhameti çok iyi yansıtması Verdi’nin bu eserini başyapıta dönüştürüyor” diyor.

Operada yüzlerce besteci, eser arasında neden La Traviata’yı seçtiniz?
- Bu eseri birkaç kez keşfettim. 12 yaşında ilk seyrettiğim operaydı, çok etkilenmiştim. Bu açıdan benim için özel bir önem taşır. Sonraki yıllarda operaya ilgim arttı. Tüm başyapıtları dinledim, inceledim. Ve 36 yaşına gelip, epeyce tecrübe edindikten sonra şunu gördüm ki ilk tanışmadaki etkilenmenin nedeni bu eserin gerçekten sıra dışı olmasıydı. La Traviata, Verdi’nin en neşeli, melodik açıdan en zengin eseri. Çok ışıklı bir yapıt. Kır sahneleri, balolar, sahnede son nefesini veren bir fahişe...

Kitabın bugünlerde yayımlanmasının herhangi bir yıldönümüyle bağlantısı var mı?
- Geçen yıl Boğaziçi Üniversitesi’nde verdiğim derste, öğrencilerimle La Traviata’yı incelemiştim. Violetta karakterini çok derinlemesine ele aldık. Verdi’nin yazdığı dokunaklı müziğin perde arkasına, dönemin müziğindeki diğer gelişmelere baktık. Bu coşkulu derslerden birinden çıktıktan sonra, gece oturdum, sabaha kadar çalışıp kitabın eksenini oluşturan La Traviata analizini yazdım. Amacım bu heyecanı, müzikseverlerle paylaşmaktı. Daha sonra akademik ön bilgileri, diskografiyi toparlamak, bestecinin biyografisini hazırlamak uzun zaman aldı. Kitabı yaklaşık altı ayda tamamladım.

Kitabınız hangi okuru hedefliyor?
- “Opera güzel bir sanat dalı ama nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyorum, anlamakta zorlanıyorum” diyen pek çok kişiye rastladım. Cevap olarak şunu söylüyorum: Aslında opera anlaşılmayacak bir sanat değil. Müziği çok iyi bilmek, çok eser dinlemiş olmak gerekmiyor. Kitabım öncelikle bu kişileri hedefliyor. Başlangıç düzeyindekiler kadar, bir süredir opera dinleyenler de ilgiyle okuyacak. Birçok rehber kitabın aksine başlangıç bilgilerini verip, ayrıntıya girmeden bırakmak yerine, konuyu derinlemesine ele almayı tercih ettim. Müzikoloji öğrenimi gören, birikimli opera dinleyicileri bile bu metinde yeni bir şeyler bulacak. Hedeflediğim ikinci okur kitlesi edebiyatla opera arasındaki ilişkileri merak edenler. Tüm bunların gerisinde ise kişisel bir neden olduğunu söyleyebilirim: Acı bir aşk öyküsünü ele alan inceleme, bu özelliğiyle kendim için yazdığım bir metindir.

ESERİN SIRLARI İLK PERDEDE SAKLI

La Traviata’nın bu kadar popüler olmasında seks, şehvet, acıklı aşk gibi unsurların önemli payı var mı?
- Aslında eser kötü bir başlangıç yapmış. Besteci ilk seslendirmede çok alkışlanmasına rağmen, ertesi gün bir arkadaşına yazdığı mektupta “Tam bir fiyaskoydu” diyor. Dönemin çok ünlü gazetelerinde hakkında olumsuz eleştiriler çıkmış. Verdi eserini gözden geçirmiş, 1854 Mayısı’ndaki ikinci seslendirmesinden sonra popüler olmuş. Bu opera Verdi’nin orta dönem yapıtı. Birçok eleştirmen, bestecinin son dönem eserlerinin başarılı olduğunu savunur. Ben orta dönem eserlerinin en iyileri olduğu kanısındayım. Verdi en melodik eserleri bu dönemde yazmıştır; Rigoletto, La Traviata, Il Trovatore operaları, son döneminde yazdığı Otello’dan üstündür bence. Verdi, tıpkı Dumas gibi toplum tarafından onaylanmayan, acılı bir aşk yaşıyor bir opera şarkıcısıyla. Bu ortak payda nedeniyle, toplum dışına itilen fahişeye duyulan merhamet ve acıma duygusunu ortaya çıkaracak çok içli melodiler yazmış bu eserde. La Traviata’yı birkaç kez seyretmiş çoğu kişinin rahatlıkla söyleyebileceği, akılda kalacak çok güzel melodiler içeriyor. Merhamet duygusundaki yoğunluk. Duygusal atmosfere çok uygun melodileme bu eseri benzersiz kılıyor. Aynı zamanda popülerleştiriyor. Aslında Verdi hiçbir eserinde büyük bir yenilik, farklılık yapmamıştır. Diğer eserlerinden radikal şekilde ayrılmaz, yine de çok başarılı bir eserdir.

Kitapta eserin belli başlı kayıtlarını da tanıtmışsınız. Dostlarınıza bunlardan hangisini tavsiye ediyorsunuz?
- 1971’de EMI’nin yayımladığı kayıtta Beverly Sills, Violetta karakterini yeterince derinlikli şekilde seslendiriyor. Kraliyet Filarmoni Orkestrası’nı Aldo Ceccato yönetmiş. Eğer video kayıt izleyecekseniz, Pierre Luigi Pizzi’nin yönettiği versiyonu öneririm. Benim Violetta’m ise, nadir bulunan, Virginia Zeani kaydı. 1971’de, şef Napoleone Annovazzi yönetimindeki Hamburg Radyo Senfoni eşliğinde kaydetmiş. L’opera Lirica yayımlamış.

La Traviata’yla opera virüsü bulaştığında, tedavi için neler önerirsiniz?
- Carmen ve Madam Butterfly... Zaten Amerika’da en sevilen üç opera, bu eserler. Daha güncel, nükteli bir eser dinlemek isteyenlere Yarasa’yı öneririm.

19. Y.Y. FAHİŞELERİ ABD’DE ÖZEL İLGİ ALANI

Alphonsine ve çağının diğer elit fahişeleri hakkındaki bilgileri toplamanız ne kadar zamanınızı aldı? önerirsiniz?
- Marie Duplessis ya da gerçek adıyla Rose Alphonsine Plesis, çok güzel bir Fransız kadın ve herkesin peşinde koştuğu bir fahişe. Dumas, Liszt gibi önemli isimlerle de ilişkisi olmuş. O çağda fahişelerin biyografisi yazılmadığı için elimizdeki bilgiler sınırlı. Bu nedenle, kitaptaki ayrıntıları toplamak için epeyce uğraşmam gerekti. Dumas, bu kadına aşık olmuş, bir süre birlikte yaşamış, ölümünün ardından Kamelyalı Kadın’ı yazmış. 1867’de, oyunun önsözünde esere ilham veren kişinin adını açıklıyor. Burada portresini çiziyor: “Uzun boylu, çok ince, siyah saçlı, pembe ve beyaz tenliydi. Küçük bir kafası, uzun bir yüzü vardı. Dukakları kiraz kırmızısıydı. Dünyanın en güzel dişlerine sahipti.” İşte elimdeki tek bilgi buydu. Diğer kaynaklardaki bilgiler yazarların hayal dünyasıyla zenginleştirilmiş, gerçekliği tartışmalı verilerdi. Amerika’da yayımlanan, 18’inci yüzyıl Avrupası’ndaki elit fahişelerle ilgili araştırmaları topladım. Bu konuda dört kitap okudum. Konuyu feminizm açısından inceleyen metinleri inceledim. Örneğin Virginia Rounding, 10 yıl önce yayımlanan kitabında bu çağların dört fahişesini ele alıyor. Kitaplardaki bilgileri birleştirerek Marie Duplessis’in portresini, Dumas’la ilişkisinin gelişimini yazdım. Yine de yararlandığım kaynaklar ve yazdığım portrenin gerçekliği konusunda çekimserim

Serhan Yedig, Hürriyet Keyif Eki, 5 Şubat 2011

Kapat