İzonomik yaklaşımla dostluğu anlama çabası
Dost ve Dostluk kavramı tanımlamaya sığmayacak derecede büyük bir mevkide duruyor. Hayatın içinde bir kavram olmasına rağmen, hayata ve insana dair tüm ilişkiler yumağına dâhil olan dostluk kavramı ne derece sahici? Kişi önce kendine dost mu, hakikatinin ne derece farkında? Okuluna, eşine, yol arkadaşına, yöneticisine, işine vb. ne derecede dost? Tüm bunlar dostluğu anlama çabasında soracağımız hakikatli sorularla anlamına bulacak. Dost ve Dostluk kavramlarını hiç de alışık olmadığımız zaviyeden değerlendiren Dostluk Felsefesi (Pan yayınları, 2022, 198 s.) kitabı işte bu ilişkiler yumağına ayna tutarak bizi bildiğimizi sandığımız ama pek de üzerinde düşünmediğimiz “Dostluk” kavramı ile yüzleştiriyor.
Erdeme Dayalı İyiler arasında Dostluk
Kitabın yazarı Kenan Göçer’in alanı iktisat olmasına rağmen zor ve çetrefilli bir konuda farklı ilim dallarıyla karşılaştırmalı olarak konuyu anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Yazar, çalışmasını ne salt bir dostluk denemesi, ne de salt bir dostluk incelemesi olarak nitelerken yaptığının deneme-inceleme metni olarak görülebileceğini ifade ediyor. Yazar, dostlukla ilişkilendirdiği tüm kavramları da izonomik bir yaklaşımla değerlendirirken metinleri disiplinlerarası bir zeminde karşılaştırıyor.
Yazarın felsefe, metafizik, mistik düşünce imkânlarını kullanarak dostlukla bir arada olması ya da olmaması gereken kavramları bir araya getirerek değerlendirdiği kitapta Dostluk ve Ekonomi, Dostluk ve Felsefe, Dostluk ve Yol Yürüme, Dostluk ve İzonomi, Dost versus Tüccar, Dostluk ve Tıp, Dostluk ve Etik, Dostluk ve Politika, Dostluk ve Umut, Dostluk ve Üretim, Dostluk, Kendilik ve Yaratı, Dostluk ve Doğa başlıkları yer alıyor. Birbirinden farklı bu kadar alan, konu ve disiplinin dostlukla ilgisi nedir demeyin. Dostluğun bu kadar çok boyutlu, içkin ve aşkın cephelerinin olduğunu okuyarak anlıyorsunuz.
Aslında her tanımlamanın ölçüp, biçme olduğunun farkında olan yazar “Çölde bir vaha, ovada bir söğüt gölgesi, yabancısı olduğumuz yerde bir tanıdık, çatısız kaldığımız anda evini açan bir yüz, dar gününde uzanan bir eldir, dost…” s.21 şeklinde dostu tanımlıyor ama sonunda da diyor ki “bir şey için dostluk” Yani? “İhtiyaç giderildiğinde, dostluğun gerekçesi de kalmayacak demektir bu.” (s.22) Dostluğun başlaması için elbette bir şeye ihtiyaç var ama dostluğun devamı somut bir karşılığa, menfaate dayanmamalı. Yazar bunu dile getiriyor.
Kitabın ilerleyen sayfalarında yazar dostluk derken hangi dostluğu kastettiği beyan ediyor: Yararlıya dayalı menfaat dostluğu ve hoş olana dayalı haz/cinsellik dostluğu değil, Aristotales gibi erdeme dayalı iyiler arasındaki dostluğu…
Peki Nedir İzonomi
Yazarın eserini üzerine inşa etmeye çalıştığı temeli İyonya (M.Ö. 568-541) medeniyetinde atılmış “İzonomi”, kimsenin kimseyi yönetemediği bir yaşam tarzı ya da konjonktür ve coğrafi şartların belirli bir tarihte kesişimiyle mümkün olabilen bir düzeni ifade ediyor. Bunun fikir değil yaşanmışlık olduğunu ifade eden yazar, özgürlük ve eşitliğin aynı anda mümkünlüğünü göstermiş İyonya medeniyetine vurgu yapıyor. İyonya’da ortaya konan ilişkilerinde yöneten yönetilen ilişkiler olmayıp, bireyler arası birebir ilişkiler olduğuna değinen yazar aslında izonomiye dayalı sistemde çoğunluğun değil, bireyin karşılıklı etkileşiminin olduğunu belirtiyor.
İnsanın hayatla kurduğu irtibat, mülkiyet ilişkileri, yönetme/yönetilme ilişkisi izonomi temelinde neye/neyle dost olduğuna bağlı. Çünkü dostluk ilişkisinde kurulan denge yani izonomi mutlak bildiğimiz manada bir denge değildir. Her an, her ilişki kurulduğunda yeniden kurulan bir denge kastedilmektedir. Yazarın da ifadesiyle “denge bozulduğu ve yeniden kurulduğu için de mutlak pozitiflik barındırmaz. Dostluğun güzelliği, ilişkinin negatiflik barındırmasında yatar. Fikir ayrılığı çıktığında onu yeniden kurma, fikirden ödün verme sayesinde mi yoksa dostla ayrı görüşte olma riskini göze alma cesaretinden mi kaynaklanır? Eğer dost için fikrini gizleme şeklinde devam edecekse ilişki, bu bir uyumculuk olacaktır. Ya da fikir ayrılığına rağmen dostla birlikteliği sürdürmede tarafların hoşgörü kapasitesi etkili olacaktır.” (s.80) Sınırları belirli, derinliği ölçülmüş bir deniz değil dostluk. Sınırları belli ve keskin, derinliği ölçülmüş olan yerin dostluk vadisi ya da denizi değil başka bir ilişkiler yumağı olduğu aşikâr.
Yazarın kitabını kurguladığı erdemler üzerine inşa edilmiş dostluk meselesinde can alıcı soruyu sorar: “Sadakat ilkeye mi, dosta mı?” Dostlukların turnusol vazifesi gördüğü yer de bu olsa gerek. Menfaatin, alacak verecek ilişkilerinin belirleyici olduğu yerde dostluk meydanı terk eder. Zira yazarın da belirttiği menfaatler çatışmadığı sürece dostluklar devam edeceği gibi erdemli insanlar birbirlerini tanımasalar da dostturlar. Peki erdem nedir? Antisthenes’e göre “insandan alınamayan bir silahtır”. Bu da demektir ki erdem; ilke ile dostluğun aynı kişide olması demektir. Yazarın başından beri eserin kurmaya çalıştığı örgü burada netlik kazanmaktadır: “Dolayısıyla, erdemliler arasındaki dostlukta taraflar aynı anda hem ilkeye hem de dosta sadık kalmış olurlar. Değerli insanlar ise zaten dosttur. Bu nedenle sadakat ilkeye mi, dosta mı sorusu erdemliler için değil, gündelik insanlar ya da menfaat amaçlı dostluk kuranlar için geçerlidir.” (s.81)
Yazar, kitabın sonuna sadece okurun düşünce ve hissiyatını kullanarak kaleme almasını istediği “Dostluk ve Doğa” başlığını bırakmış. Kitabın seyri boyunca pek çok şeyin yerli yerince oturduğunu gördüğünüzde dost/dostluk/doğa kavramlarını anlamlandırırken, dostluğun doğasını da kavramış olacaksınız.
Kâmil Büyüker, Yeni Şafak Kitap Eki, 15 Eylül 2022