Ken'an Rifâî Hazretleri, Hz. Mevlâna'nın Mesnevî'sini, Kur'ân'ın tefsîridir diyerek, ve yine Hazretin himmetiyle, okutmuşlar, Vâlideleri Hatice Cenân Sultân'ın ezbere bildikleri Niyâzî divânını Mesnevî'nin şerhi olarak belirtmişler ve “biz de onun lübbünü İlâhiyât-ı Ken'ân'da yaptık” buyurmuşlardır. Bütün tasavvufî umdelerin, hakikatte, özünü içeren İlâhiyât-ı Ken'ân, başta Ken'ân Rifâî Hz. olmak üzere pek çok kişi tarafından bestelenmiştir ki bunların bazıları Kendilerinin aşkın sevgisinin anlık zuhuru olarak, usûlden, makamdan münezzeh, fakat kimisi de mûsıkî olarak da yüksek seviyeli eserlerdir. Hak ve hakikatin Kendilerinin aynasından yansıması olan bu güfteler, yine, kimi zaman kıyıda köşede kalmış, nâdîde makamların elbisesini giymişler, ve bu özellikleriyle başka kitaplarda da yer bulmuşlardır. Özellikle dînî eser formlarında çok kullanılmayan, Büzürg, Şerefihamîdî, Irak, Hisar Bûselik, Sabâ Zemzeme, Rast-ı Cedîd, Ferahnâk Aşîran, Ferahfezâ eserler bu minvâl bestelerdir.
Ken'an Rifâî Hazretleri, Hz. Mevlâna'nın Mesnevî'sini, Kur'ân'ın tefsîridir diyerek, ve yine Hazretin himmetiyle, okutmuşlar, Vâlideleri Hatice Cenân Sultân'ın ezbere bildikleri Niyâzî divânını Mesnevî'nin şerhi olarak belirtmişler ve “biz de onun lübbünü İlâhiyât-ı Ken'ân'da yaptık” buyurmuşlardır. Bütün tasavvufî umdelerin, hakikatte, özünü içeren İlâhiyât-ı Ken'ân, başta Ken'ân Rifâî Hz. olmak üzere pek çok kişi tarafından bestelenmiştir ki bunların bazıları Kendilerinin aşkın sevgisinin anlık zuhuru olarak, usûlden, makamdan münezzeh, fakat kimisi de mûsıkî olarak da yüksek seviyeli eserlerdir. Hak ve hakikatin Kendilerinin aynasından yansıması olan bu güfteler, yine, kimi zaman kıyıda köşede kalmış, nâdîde makamların elbisesini giymişler, ve bu özellikleriyle başka kitaplarda da yer bulmuşlardır. Özellikle dînî eser formlarında çok kullanılmayan, Büzürg, Şerefihamîdî, Irak, Hisar Bûselik, Sabâ Zemzeme, Rast-ı Cedîd, Ferahnâk Aşîran, Ferahfezâ eserler bu minvâl bestelerdir.